Mezhepler Var mıdır? Yok Mudur?
Bu kitap Mezheplerin varlığına ilişkin bir çalışma olup, okuyucuların dikkatine sunulmaktadır. İnsan Hakk’ta, Hakk insanda.Ayrım, içtihat mezheplerde…
Bu eseri temin etmek için iletişim bilgilerimiz üzerinden talebinizi bize iletebilir ya da www.demosyayinlari.com.tr adresinden online olarak alım yapabilirsiniz.
Canlar köşesinde yazmış olduğum yazılara ve yaptığım söyleşilere gelen sorulara verilen cevapların derlenmesini yeniden yayınlamak ihtiyacı doğduğumdan. Aydınlanması gereken yeni sorulara bir nebze de olsun katkı sunmak için 630. kitabımı sizlere sunuyorum.
Öncelikle mezhepler toplumun kanayan bir yarası olarak, olumsuz bir işlev görmeyi sürdürmektedir. Dinler tarihini inceleyen düşünürler, mezheplerin kuruluş tarihindeki faciaları görerek ürpermişlerdir. İnsanlık tarihinin yüz karası olan faciaların, entrikaların, dolapların, ahlaksızlıkların, tecavüzlerin derin ıstırapları vardır.
Yıllar yılı insanları birbirine düşüren, ben şu mezhepte- nim benimki doğru sizinki yanlış; hatta! Senin mezhebin yok sen dinsizsin kelimeleri ile komşuyu komşudan, insanı insandan hep sovutmuş, hatta düşman etmiştir, bu aslı astarı Islamiyette olmayan hiçbir Peygamber mezhep kurun insanları parçalayın dememiştir. Aslında Allah’ı tek bilen Kitabına inanan, Peygamberine inanan, doğru bir Islam mezheplere inanmamıştır. Şahsen benim soyum asla inanmamışız, bize mezhepsizsiniz demiş- lerdir. Zaten İmam Azam Hanifi, Şafi, Maliki, Hambeli Bilim Insanları idi ve mezhep kurmamışlardı. Hatta mam Azam zindanda kamçılanıp öldürülmüş. Abbasi halifesi sa- yılan Harun Reşit’n korkusundan talebeleri, Hocalarını is mini vererek onların mezhebindeniz demişlerdir.
Adem’den bu deme kadar aslında tek bir din vardır, o da İslam’dır. Insan insan olalı din aynı dindir. Bir kere katiyetle bellidir ki, din asla mezhep olamaz. Hz. Davut, Hz. Musa Hz. İsa ve Hz Muhammed başta olmak üzere hiçbir peygamber bir mezhep getirmemiştir. Din mezhep olsaydı, Ulu Tanrı peygamberlerini dini yaysınlar diye değil, kendi mezheplerini kursunlar ve dünyada halkı birbirine katsınlar diye yollardı.
Hz. Peygamberimiz, o güzel sultan gelip bir yeni din kurmamıştır. Ademden bu deme gelen Islam dininin gayesini hayatı boyunca tamamlanması için anlatmış ve başarmıştır. Güzel hadisleriyle demiştir ki. “Ben ahlakı kaideleri ika etmek için gönderildim.” “İyi ve hayırlı olanınız, ahlakı en güzel olanınızdır”
Yaşar Nuri Öztürk peygamber hangi mezheptendir ve sizin mezhebiniz var mı? Sorusuna şu yanıtı veriyor: “Kur’an ve Hz. Muhammed mezhep diye bir şeyden bahsetmemiştir. Dört hak mezhep deyimi İslam dışıdır. Ben Kur’an’ı ve Hz Peygamberi izleyen bir Müslümanın. Müslüman olmak için başka bir şeye ihtiyaç yoktur.”
Genel olarak bakıldığında, mezhepler içinden çıktığını söyledikleri dinin özünden koptukları görülmektedir. Din bir bütündür. Mezhepler ise, bu bütünden olsa olsa bir parçadır. Eğer kurulan bu mezheplerin gayeleri, kopmuş oldukları dinin gayesinin aynı ise, neden parçalanarak benim mezhebim haktır, diğerleri batıldır diyoruz. Bu süreci tetikleyen en büyük etmen de çıkarlar ve saltanat hırsları olmuştur. Az çıkanın az kavgası çok çıkarın çok kavgası var. Bu da insanlığa hiçbir fayda getirmediği gibi, tarih boyunca kanlı mezhep savaşlarına yol açmıştır.
Halka hizmet Hakk’a hizmet olduğuna göre, Insan hakkı gözetilmeli. Hırs, Haset, Cimrilik, Gıybet, İftira, Dedikodu, Kin, Gurur, Bencillik, Vefasızlık gibi bozuk haller yerine; Kanaat, Şefkat, Cömertlik, Yapıcı Güzel Söz, Tevazu, Affedicilik, Tevekkül, Sadakat gibi haslet yaşanırsa; hem sen olursun hem de âleme yansır. Cemiyet güzelleşir, işte din budur. Olgun kişinin görüşü, Insanlıktır. Mezhebi sevgidir, aşktır. Oysa mezhepler dinin, amacını bırakmış, aracı amaç edinerek insanoğlunu hep çıkmazlara sürüklemiştir.
Çok söz Kur’an’a yakışır derler. Özetle söyleyecek olursak; Allah insanda, insan Allah’ta. Ayrım içtihatlar ve mezheplerde.
Alevi-Bektaşi inancının özü Hak Muhammed Ali yoluna sarsılmaz bağlılıktır. Esas olarak mezhep taassubuna kapılmaksızın sevgi temelinde Hak ile Hak olma yolculuğudur. Bu kutlu yolun ve yolculuğun esasları inanç önderlerimiz tarafından “Dört Kapı Kirk Makam” biçiminde canlara bir öğreti olarak sunulmuştur. Bu öğreti, inancı mantık ve düşünce ile bütünleştirerek, yolun taliplerinin kâmil insan menziline yücelmesinin pusulasıdır.
Aleviler Hz. Muhammed’in dininden dışarı çıkıp mezheplere inanmazlar. Çünkü dört mezhebin iştahatı sözü birbirini tutmuyor, aklıselim mantıklı bir kişi dört parçaya bölünemez. Tanrı tek, Peygamber tek, İslam dini tektir. İştihatla bunlar dört görüşe bölünemez. Bu dört mezhep sahiplerinin, daha doğrusu dört mezhebin, hal ve hareketledi birbirini tutmuyor, birinin ağ dediğine öbürü kara diyor. İbadetleri başka başka bu da İslama sığmıyor. Bütün insanlığa selam olsun. Söz bizden inayet, varlık Yüce Tanrı’dandır.
Adil Ali Atalay-Vaktidolu
Ekim 2022-İstanbul